Roberto Mancini Felsefesi
Roberto Mancini Felsefesi nedir?
Coverciano futbol okulunun yetiştirdiği ünlü teknik direktörler biliniyor. Sarri, Ancelotti, Conte… Roberto Mancini de bu isimlerden yalnızca biri. Bu isimlerin ortak özellikleri futbola önemli miraslar bırakmaları. Teknik direktörlüğünün en önemli başarılarından birini elde eden Mancini’nin felsefesi herkesten farklı. Mancini’nin futbolculuk döneminde teknik direktör gibi davrandığı zamanlar oldu. Transfer toplantılarına katılmışlığı var hatta bazı transferlerin sonuçlanmasına kadar sorumluluk aldığı biliniyor. Aslında teknik direktörlük yapacağına karar vermişti bile. Bütün bunları desteklercesine Lazio’daki teknik direktörü Sven-Göran Erikson bu cümleleri kullanıyor:
“Daha futbol oynarken menajer olmak istiyordu. Takımın antrenörüydü, malzemecisiydi, otobüs şoförüydü, her şeyiydi.”
Antrenmandan önce her şeyin yerli yerinde olduğunu kontrol etmek isterdi. Bazen ona:
“Mancio, Pazar günü maçın var. Her şeyi kontrol etmeye çalışırsan yorgun düşersin.” demek zorunda kaldım. Ama o böyleydi.
Mancini’nin şu cümleleriyle bu daha da net anlaşılabilir:
“12 yaşındayken menajer olmak istediğimi düşünüyordum. Futbol oynamaya başladığımda menajer olmak istiyordum. Futbolu bıraktığımda da aklımda bu vardı.”
Teknik Direktörlük
Futbolu bıraktıktan sonra 27 maç Lazio’da yardımcı antrenörlük yapan Mancini, Fatih Terim’in yerine Fiorentina’nın başına getirildi. Zor durumda bir görev aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. O sezon İtalya Kupası’nı kazanan Mancini bir sonraki sezonun ortasında Fiorentina’dan ayrıldı. Bu dönemde kulübün mali sorunlar yaşadığı, iyi oyuncuların satıldığı ve bundan dolayı Mancini’nin baskı altında kaldığı, bu yüzden ayrıldığı da biliniyor. Temmuz 2002’de Lazio’ya birinci adam olarak dönen Mancini burada tam 102 maçta görev aldı. 2003-2004 sezonunda İtalya Kupası’nı kazandı. 2004 yılında Inter’den aldığı teklifi kabul ederek Milano takımının başına geçti. Inter’e gelen Mancini yaklaşık 4 yıllık görev süresinde 2.12 puan ortalaması yakaladı.
İtalya Serie A’ya damga vurdu..
2005-2007 arasında üst üste olmak üzere 3xLig şampiyonluğu, 2xİtalya Kupası ve 2xİtalya Süper Kupası’nı kazandı. İtalya’nın şike skandalıyla çalkalandığı zamanlarda ülke futbolunu adeta domine eden Inter’de Mancini tarihe geçiyordu. Alfredo Foni ve ‘’Catenaccio’’ sistemini futbola kazandıran Helenio Herrera’dan sonra üst üste ligi kazanan 3. Teknik adam oldu.
Bunun dışında görevi bıraktıktan sonra yerine Jose Mourinho geliyordu. 2009-10 sezonunun ortasında yatırımla birlikte yapılanan Manchester City’nin teknik direktörlüğüne getirilen Mancini; 1xFA Cup, 1xCommunity Shield ve 1xPremier Lig zaferine ulaştı. Manchester City 1967-68 sezonundan beri ilk kez onunla lig zaferi yaşadı ve ilk kez onunla Şampiyonlar Ligi vizesi aldı. Roberto Mancini’nin teknik direktörlüğünü incelerken taktiksel çalışmaları kadar liderliğindeki dominantlık da öne çıkıyor. Çalıştığı takımlarda etkili bir lider profili çizen Mancini, takımlarını zihinsel olarak bir şeye inandırma ve oyuncu grubunu yönetme konusunda gerçekten çok başarılı. Manchester City’de başardıklarının ve ilerleyen yıllarda İtalya’yı çıkaracağı noktanın temelinde bu çalışmalarda yatıyor. Manchester’da göreve geldiğinde her zamanki gibi beklentisi çalışkan ve cesaretli bir oyuncu topluluğu ile çalışmak ve hedeflere ulaşmaktı.
‘’Bu işe başladığımda benim görüşümü anlayabilecek düşünce yapısına sahip oyuncular istedim.’’
Sözleriyle de bunu destekliyor, uyguladığı yöntemin benimsenmesini çok önemli görüyor ve zafere bu şekilde ulaşacağını düşünüyordu.
Manchester City Dönemi
İlk 6 ayın alışmak konusunda zor geçtiğini belirten Mancini, buna rağmen takımın ilerleme kaydedip 5.olmasından da memnun gibiydi. Roberto Mancini savunma sistemiyle öne çıkan bir teknik direktör. Bunu kanıtlayan veriler ve demeçler var. Mancini,2007-08 sezonunda Inter ile kalesinde sadece 26 gol görerek bu konuda ligin en iyisi olmuştu. Aynı zamanda City ile ilk tam sezonunda da sadece 33 gol yiyerek Chelsea ile birlikte ligin en az gol yiyen takımıydı. 18 maçta kalelerinde gol görmediler. City, Mancini ile beraber savunması çok iyi düzeyde olan ve savunmasının aşılması oldukça güç hale gelen bir takıma evrilmişti. Yaz transfer döneminde istediği transferler yapıldığında da takımı zihinsel olarak geliştirmeye devam etti.
Bu dönemi de şöyle açıklıyor:
’’Yaz transfer döneminde bana göre iyi olan oyuncuları aldığımda, düşünce yapısı ve tavırları üzerinde çalışmaya başladık.
Oyunculuğumda da aynı düşünce yapısına sahiptim ve sürekli kazanmak istiyordum.
Çalışma arkadaşlarımdan da yüzde yüz performans bekliyordum çünkü ancak bu şekilde hedeflerinize ulaşabilirsiniz.’’
Milan, Inter, Juventus gibi kulüplere nazaran daha alt seviyede kalan takımlarla başarı kazanan Mancini, bu mantalitesini bu takımlarda oturttuğunu da belirtiyor. Bu çalışma sonuç verdi ve Manchester City 2010-11 sezonunda FA Cup zaferine ulaştı.
Zaferin ardından Mancini çalışmanın ve sonuç almanın önemini yineledi:
‘’FA Cup’ın ardından düşünce yapımızı değiştirdiğimizi düşünüyorum.
Kendimize inanmaya başladık. Uzun süredir kazanamayan bir kulübe geldiğinizde bir kupa kazanmalısınız.
FA Cup ya da Lig Kupası olmasının önemi yok, yeter ki bir yerden başlayın. Kazanmaya başlarsanız düşünce yapısı da değişir.
Oyuncular da insandır; her gün çok sıkı çalışır ve yine de hedeflerinize ulaşamazsanız bir ya da iki yıl sonra kötüye gidebilirler ama sıkı çalışır ve sonunda kazanırsanız işiniz kolaylaşır.
Bu hiçbir zaman kolay olmaz ama kazandığınızda herkes arkanızda durur ve destekler.
Kaybettiğinizde ise yapayalnız kalırsınız.’’
City için zorlu yol..
Bir sonraki sezon Premier Lig’i kazanmak için mücadele eden Manchester City için bu yol çok zordu. Rakip Sir Alex Ferguson’un United’ıydı. Sezonun sonlarına doğru City için işler çok zor gözüküyordu. Mancini bu noktada medyanın baskısını hafifleterek oyuncularını rahatlattı. Oynadıkları Arsenal maçından sonra hala farkın kapanabileceğini söylese de WBA’ya karşı alınan 4-0’lık galibiyetin ardından Mancini yarışın bittiğini söyledi. Ondan sonraki 3 maçını kazanan City, United’ı yenmeyi başarırsa gol farkı nedeniyle ligin zirvesine çıkabilirdi. Old Trafford’da 1-0 kazanılan maçtan sonra Mancini, yarışın geri döndüğünü söyledi ama spot ışıklarını yine United’a döndürdü. Şampiyonluk kazanıldıktan sonra söylediklerinde de, her zaman kazanabileceklerine inandığını ancak açıklamaları sonrasında oyuncularının bunu kanıtlamasını beklediğini belirtti.
Yani Mancini’nin akıl oyunu çalışmıştı. O şampiyonluğu getiren son maçta neler olduğunu çoğumuz biliyor diye düşünüyorum çünkü futbol tarihinin en özel anlarından biriydi. Belki de Mancini’nin takıma aşıladığı kazanma arzusunun bir sonucuydu. Futbolda taktikler kadar bir oyuncu grubunu bir şeye inandırmak da son derece önemli. Mancini istediğini yapmışa benziyor, 44 yıl sonra gelen bu lig şampiyonluğu onlar için çok kıymetliydi. Öyle ki Manchester City’nin yeni sezon formasında 93:20 ayrıntısı gözlerden kaçmadı. 2012-13 sezonunun sonunda Manchester’dan ayrıldı ve arkasında önemli bir miras bıraktı. City taraftarları onu hala çok seviyor…
Türkiye macerası
2013-14 sezonunda, Galatasaray’ın teklifini kabul etti. Görüşmeler yapıldıktan sonra toparlanmak için izin istedi ancak iki gün sonra Torino’da Şampiyonlar Ligi maçı vardı. Küçük bir çantayla İstanbul’a gelen Mancini, takımına idmanı yaptırdı ve takımla birlikte İtalya’ya uçtu. Yaptığı şey çok zor ve cesaret gerektiren bir şeydi. 2-2 berabere biten maçta Galatasaray’ın ortaya koyduğu savunma performansı etkileyiciydi. O sezonun bir diğer hikayesi de İstanbul’daki rövanş (Juventus) maçı olmuştu. Kar yağışının durdurduğu maç ertesi gün devam etti ve Galatasaray, Sneijder’in golüyle inanılmazı başardı. Gruptan çıkmışlardı. Şampiyonlar Ligi’nde de son 16’da elendi. İyi bir performans sergileyen Mancini ve takımı ligde ikincilik elde etti ve Türkiye Kupası’nı kazanmayı başardı. Mancini ve ekibi sezon sonunda ayrıldı.
Galatasaray’daki asıl hedefini ve neden ayrıldığını ise dönemin Galatasaray başkanı Ünal Aysal şöyle açıklıyor:
“Mancini, Galatasaray’a çok yakışan, gerçek bir centilmen. Üst düzey bir yönetici olarak hatıralarımızda kaldı. Ayrılış sebebi maalesef organize bir taraftar grubunun ısrarlı taciziydi. Her maçta yönetim ve Mancini aleyhindeki organize olduğu açık; Hiç de hoş olmayan cesaret kırıcı tezahürleri oldu. Hedefi Galatasaray’ı Şampiyonlar Ligi’nde finale çıkartmaktı. Ancak aniden gelen yabancı oyuncu kısıtlamasının da bu konuda ciddi bir engel olacağını gördü. 3 senelik kontratı olmasına karşılık devam etmek istemedi. Kendi arzusu ile ve hak ettiği o yılın bedeli dışında hiçbir talebi de olmadan, çok dostane bir şekilde bir şekilde ayrıldı. Galatasaray döneminde karakteriyle birçok kişide iz bıraktığını da söylemek lazım. Manchester City ve Galatasaray’dan da anlaşılabileceği üzere Mancini, istediği takımın kurulmasını çok önemsiyor.”
Galatasaray sonrası neler oldu?
İyi oyuncular alıyorum çünkü bunu yapmazsanız kazanamazsınız. Ama bana hepsinin iyi oyuncuya benzediğini söyleyecek olursanız da size bazılarının zihinsel yönünü geliştirmemiz gerektiğini söylerim. “En üst seviyede kazanacak düşünce yapısına sahip olmadan da iyi oyuncu gibi gözükebilirsiniz.’’ demeci neden iyi bir kadro kurmak istediğini açıklar nitelikte. Teknik adamlığında elbette yol ayrılıkları, anlaşmazlıkları da var. Bu da tamamen mükemmeliyet ve hırslı kimliğinden kaynaklanıyor. Amacı sadece kazanacak bir yapı kurmak her zaman. Mancini Galatasaray’a geldikten sonra taktik çeşitlilik açısından zengin bir sezon geçirdi. 4-2-3-1 / 4-3-3 / 4-4-2 / 3-5-2 ve 5-3-2 gibi dizilişleri denedi. Önemli bir kısımda da sonuç almayı başardı. Oyuncuları sistemine oturtmaya başlamış gibiydi ama yollar ayrılmıştı.
Temmuz 2014’te ikinci kez Inter’e gelen Mancini, yaklaşık 1.5 sezon görev aldı. Sonra 2017-18 sezonunda Zenit’te çalıştı. Daha sonra İtalya Milli Takımı’ndaki görevine başladı. İtalya 2018 Dünya Kupası eleme grubunda ikinci oldu. Rakibi İsveç’e deplasmanda 1-0 kaybetti. Milano’daki rövanş İtalya adına tam bir trajediydi. İsveç savunması bir türlü aşılamıyordu. Maç 0-0 bitti. 4 kez Dünya Kupası’nı kazanan İtalyanlar, 1958’den beri ilk kez bu büyük turnuvanın dışındaydı. Teknik direktör Ventura ve federasyon başkanı görevlerinden ayrılmıştı. Bu nedenle İtalya büyük bir sorunla karşı karşıyayken Mancini’ye başvurdu. Mancini’nin düzeltmesi gereken çok şey vardı: Özgüven, taktik, tercihler… Zihinsel gelişimde istenenler konusunda Mancini kesinlikle doğru adresti.
Tavsiyeler
- Danimarka ve Avrupa Macerası (Janteloven Felsefesi)
- Futbol’un Filozofu: Socrates
- Rüyadan Uyanış: Steven Caulker
Euro 2020 İtalya’sı
Euro 2020 elemelerinde 10’da 10 yapan İtalya Milli Takımı turnuvaya güçlü bir şekilde geliyordu. Takımı genç ve tecrübeli oyuncuların birleşiminden kurmuştu. Onun bir mantalitesi vardı ve o da takımın zihinsel olarak gelişmesi ve herkesin arkadaşça bir ortamda bulunmasıydı. Neşeyle kazanmak için oynamaktı. Hiçbir zaman tek bir sisteme bağlı olmadı ve kendisini geliştirdi. Başarıya giden yolda bağnaz bir tavır takınmadı hiçbir zaman ve İtalya’da da elbette. Takımın dizilişinden bahsedecek olursak; İtalya turnuvada 4-3-3 dizilişiyle maçlara başladı. Top İtalya’dayken ters ayaklı sol bek Spinazzola’nın öne çıkması ve sağ bek Di Lorenzo’nun savunmayı üçlemesiyle beraber 3-2-5 şeklinde dizildiler. Inter ile şampiyonluk yaşayan Barella orta sahadan hücuma katılan isimdi genel olarak. Özellikle sol kanattan çok tehlikeli fırsatlar bulan İtalya’da Belçika maçına kadar öne çıkan isim Spinazzola’ydı.
Sakatlığı elbette verimliliği düşürdü ancak İtalya, kalitesi ve Mancini’nin tercihleriyle ayakta durmayı başardı. Top rakipteyken de orta sahayı beşleyen ve 3-5-2 şeklinde bir karşılama yapan İtalya karşı-pres oyununu son derece iyi oynadı. Savunmada çok iyi iş çıkaran Chiellini – Bonucci ikilisi ve kaleci Donnarumma kritik anlarda öne çıktı. İtalya A Grubu’nu kendi evinde oynadığı maçlarla 3’te 3 ile tamamladı. Avusturya maçında zorlandılar ama buradan da galibiyet aldılar. Çeyrek finalde turnuvanın net favorilerinden Belçika ile eşleştiler. O maç İtalyanlar için ciddi bir sınavdı ve bu sınavdan da son derece başarıyla ayrıldılar. Dolayısıyla ortaya koyulan performans ve oyuncuların isteği etkileyiciydi.
Belçika teknik direktörü Roberto Martinez:
’’ Mancini çok titiz biri. Oyuncularından ne almak istediğini çok iyi biliyor.
Ona karşı oynadığım maçta da, tüm turnuvada da her zaman net bir taktik bakış açısıyla, oyuncularının tamamından faydalanmayı başardı.
Roberto Mancini’nin İtalya’sı, tüm milli takım teknik direktörleri için derstir.
Kim oynarsa oynasın, ne yapmaları gerektiğini biliyorlar. Bu İtalya, bizim bildiğimiz eski İtalya değil.
Roberto Mancini’nin İtalya’da yaptığı devrimi anlatmak için saatler gerekiyor. 3-5 cümleyle anlatılabilecek gibi değil.”
İspanya karşısında zorlu geçen bir karşılaşmanın ardından penaltılarla finale ulaşan İtalya 2012’den sonra ilk kez finaldeydi. En önemlisi de İngiltere maçında Mancini’nin ortaya koyduğu performansa değinmeden olmaz zannediyorum.
Roberto Mancini ve İtalya Finalde!
Wembley’de oynanan bir finalde ikinci dakikada yenen bir golle adeta kabus gibi bir başlangıç yaptılar. 15-20 dakika boyunca o motivasyonla oyunu domine eden İngiltere maçı koparamayınca İtalya azalan coşkuyla beraber kendi oyununa dönmeye başladı. Oyuncu değişiklikleriyle beraber Cristante, Berardi’nin etkili performansları İtalya’yı maçta tuttu. Penaltılara uzanan finalde de zafere ulaştılar. En önemlisi bu yapıyla şampiyonluk kazanan İtalya’da ilginç olan savunma odaklı planlarıyla fark yaratan bir ülkenin bu kadar güçlü bir topa sahip olma oyunuyla kupayı kazanmasıydı. Üstelik Mancini de çalıştığı takımlarda bu denli mükemmel bir topa sahip olma oyunu oynamayı amaçlamıyordu ama onun adına değişmeyen şey mantalitesiydi. Mancini kendi ağzından İtalya’daki dönüşümü şu şekilde açıklıyor:
‘’Bu dönüşümü gerçekten çok zor bir zamanda yapmak zorundaydık. Bir dizi genç oyuncuyla birlikte jenerasyon değişikliği yaşadık. Hep daha fazlasını istedik. Unutmamak lazım, 4 Dünya Kupası’nı kendi tarzımızla kazandık. Elbette savunma İtalyan futbolunun temel ilkesi. Doğru dengeye sahip olmak istedim sadece, iyi savunalım ama çok iyi hücum edelim dedim. Hücum zihniyetini değiştirmek için çok çalıştım. Artık daha iyi hücum eden bir İtalya var. Oyuncular çok iyi iş çıkardı. Bu nedenle oyun tarzını hızlı şekilde sahiplendiler.’’
Şampiyonluktan sonra İtalyan basınının onun hakkında düşündükleri dahi, vizyoner birinin bir takımın neşeyle oynamasını sağlayarak ayağa kaldırması gibi düşüncelerde birleşti. Zaten onun da istediği buydu; çok çalışıp, inanmak ve kazanmak. Yine de asla durmamak. Manchester City’deki yardımcısı ve Sampdoria’dan takım arkadaşı David Platt şöyle destekliyor: “Ligde şampiyon olmamız bunu değiştirmedi. Tatilden sonra hemen çalışmaya başladı.” Geriye dönüp bakıldığında çok sıkıntılı bir süreçten Avrupa Şampiyonluğuna uzanan bir hikaye var ve elbette. Üstelik İtalya’nın 34 maçtır yenilmemek gibi inanılmaz bir istatistiği söz konusu. Bu nedenle Mancini, özel bir teknik direktör ve bunu İtalya’yla başardığı şeylerle tekrar bizlere hatırlattı. Çünkü onunla bir yola çıkıyorsanız, sadece ona güvenin.