İmparator Fatih Terim: Avrupa’nın Fatih’i!

İmparator Fatih Terim, veya İtalyanların söylemiyle “Grande Terim” Türk futboluna adını altın harflerle kazımış büyük bir isim. Herkesin bildiği en büyük örnek ise, 2000 yılında ülkemize kazandırdığı ilk ve tek Avrupa Ligi Kupası’dır.
Fatih Terim kimdir?
Fatih Terim, 4 Eylül 1953’te Adana’da doğdu. Babası Talat Terim ve annesi Nuriye Terim’in çocuğu olarak dünyaya geldi. Dar gelirli bir ailenin oğlu olan Fatih, babasıyla birlikte birçok farklı işte çalıştı.
Üç çocuğun en büyüğü olan Fatih, yoksul bir ailenin parçası olarak zor bir çocukluk geçirdi. Babası Talat Terim’in bedensel engelli olması nedeniyle Fatih, çocukluğundan itibaren ailesinin geçimini sağlamak için çeşitli el emeği işlerinde çalıştı.
Fatih Terim: “Zavallı çocuk falan demeyeceğim. Çocukluğum öyle geçti ama mutlu bir çocuktum. İdol aramama gerek yok, babam benim için hayati bir idol. Bana çok şey kattı.”
Sokaklarda diğer çocuklarla futbol oynamaya başladı. Babası onun yeteneğini görerek oğlunun ünlü bir futbolcu olması için dua etti. Terim’in futbola olan tutkusu, okuldaki ilgisizliği ve başarısızlığının yanında göze çarpıyordu. Babasının onu meslek lisesinden mezun etme isteği, Terim’in liseyi ikinci yılında bırakmasıyla birlikte hayal kırıklığıyla son buldu.
Fatih Terim, futbol kariyerine Ceyhanspor’da başladı. Sonrasında Adana Demirspor ve efsanesi olacağı Galatasaray forması giydi. Galatasaray kariyeri rüya gibi başlamıştı. Uzun yıllar Türk futboluna hizmet etti. Libero pozisyonunda görev yapan Fatih, Türkiye Milli Takımı için de terinin son damlasına kadar savaştı.
Fatih Terim’in futbolu bırakma süreci!
11 yıl Galatasaray’da forma giyen Fatih Terim’in de sık sık adli olaylara karıştığı biliniyor. Birkaç kez de tutuklu bulunan Fatih Terim, 1985 yılı itibariyle futbolu bıraktığını açıkladı. Ancak futboldan hiçbir zaman kopmadı ve artık kenarda yer alarak yeşil sahalardan uzaklaşmadı.
Ankaragücü serüveni başladı. Burada teknik direktör olarak görev yapan Terim, toplamda 75 maçta takımın başında yer aldı. 1989/90 sezonunda ise İzmir ekibi olan Göztepe’nin yolunu tuttu. Burada görevini tamamladıktan tam iki ay sonra milli takım şansı geldi.
Fatih Terim, Sepp Piontek’in yardımcı antrenörlüğü görevini kabul etti ve toplamda 26 maçta yer aldı. Aynı zamanda Türkiye U21 genç takımının da teknik direktörlüğünü yaptı. 1993/94 sezonunda ise artık Türkiye ona emanetti. İlk milli takım performansı etkileyici olmadı.
Sırada evine dönüş vardı… Fatih Terim Galatasaray’da! Futbolcu olarak efsanesi olduğu takıma şimdi teknik sorumlu olarak geliyordu… Burada herkesin bildiği ve onu daha çok seveceği sayısız hikayeye imza atacaktı.
Takvimler 1 Temmuz 1996’yı gösterdiğinde Fatih Terim, Galatasaray’ın yeni teknik direktörü oldu. Burada geçirdiği dört sezonunda da lig şampiyonu olmayı başardı. O dönemler modern futboldan oldukça uzaktık ancak Avrupa’da bir takımımız mücadele ediyordu.
İmparator Fatih Terim ve Galatasaray’ın UEFA Avrupa Ligi Kupası macerası!
Fatih Terim, Galatasaray sürecine gelene dek kendiği oyununu ve antrenman tekniklerini geliştirmiş, neredeyse rakipsiz bir takım ortaya çıkarmıştı. 1999-00 senesinde takım, Şampiyonlar Ligi için sahne aldı ancak serüven daha grup aşamasında kaldı. Galatasaray buradan Avrupa Ligi’ne düştü.
Fakat bu düşüş bir tarihin yazılmasına sebep oldu. Sarı-kırmızılı ekip önce Bologna, Dortmund’u geçerek çeyrek finale kaldı. Çeyrek finalde Mallorca, yarı finalde ise Leeds United’ı geçerek Avrupa’nın en iyi ikinci organizasyonunda finale kaldı.
Arsene Wenger’in ileride namağlup şampiyon olacağı Arsenal finalde Terim’in Galatasaray’ı ile karşılaştı. Şimdilerde oynasalar milyon dolarlar dökülecek iki kadro kıyasıya bir mücadele sergiledi. Nitekim ilk 90 dakika golsüz bitti. Uzatmalarda da gol atan olmayınca maç penaltılara uzadı.
Böylelikle ilk defa bir Türk takımı müzesine bu kupayı götürdü. Penaltı atışlarında Fatih Terim ve öğrencileri Wenger’i İngiltere’ye uğurladı. Bu oyun, bu performans ve teknik adamlık kariyeri onun rotasını İtalya’ya çevirdi.
“İmparator Fatih Terim” Fiorentina’nın yeni teknik direktörü oldu. Burada isteneni vermedi ve İtalya’nın bir başka devi Milan, onu kaptırmadan renklerine bağladı. Fakat, İtalya macerası onun için kısa bir sürede bitti. Yine de hala onların “Grande’si” olmaya devam etti.
Sonralarda hayatı bir Galatasaray, bir de Türkiye oldu. Galatasaray’a yeniden geldiğinde 2011-12 ve 2012-13 sezonlarında yine şampiyon olmayı başardı. Dönemin efsane kadrosunu kurdu, devler liginde ülkesini temsil etti. Son olarak, 43 maçlık bir milli takım serüveninde takım oldukça kötüyken gençlik projesini yürüttü.
Burada amaç, genç nesilleri ülke futboluna kazandırmak, tecrübelendirmek ve gelecek temellerini atmak oldu. Futbola yüzlerce değer kazandırdıktan sonra en son ona ihtiyaç olduğu haberini aldı… Fatih Terim yeniden sarı-kırmızı oldu.
2017-18 ve 2018-19 sezonlarında yeniden Türkiye’nin en büyüğü oldu. Bu eşsiz kariyere tam 8 lig şampiyonluğu, 1 UEFA, 3 Türkiye Kupası sığdırdı. Türk tarihinin kimine göre en iyisi kimine göre değil ancak ülke futboluna kattığı değeri tartışmak yanlış olur.
İmparator Fatih Terim ve Oyun Anlayışı
Fatih Terim, taktiksel olarak son dönem genelde 4-1-4-1 dizilişini tercih etti. Onun uzun süre futbol antrenörlüğü yapan kişilerin oyun anlayışını tek bir tarza indirgemek doğru değil çünkü onun gibi kişiler değişen zamana bizzat tanık oluyor. Ve buna göre takımlarını şekillendirmek zorunda kalıyor. Geçen zamanda da Terim’in takımlarındaki oyunun her iki yönünde başarısını görmek mümkün.
1996’da Galatasaray’ın başına geçen Fatih Terim, 4 sene süresince takıma istediği yoğunluğu verdi. Üçlü savunma ve dörtlü savunma dizilişlerini tercih etti. UEFA Kupasına giden yolculukta ise karar dörtlü savunma yönündeydi. O takımın en iyi özelliği, karşı presi çok iyi yapmasıydı.
Takımın fizik kalitesi ve doğru pozisyon alması özellikle Avrupa maçlarında takımın baskıyı çok iyi uygulamasını sağladı. UEFA Kupası zaferine giden yolda karşılarına çıkan Dortmund, Leeds United, Bologna, Arsenal gibi takımlara kafa tutabilmesine olanak verdi. The Athletic’e verdiği röportajda kullandığı şu ifadeler de bu oyun anlayışını doğrular nitelikte:
“Galatasaray’ın Avrupa’da başarı kazandığında oynadığı futbol, şu anda yaygın olan çılgın pres oyunundan farklı olmadı. Her zaman hücumcu bir anlayışa sahip olduk ve rakibe baskı uyguladık. Maçlar sırasında rakipler, oyuncularıma ’14 kişi mi oynuyorsunuz? Bu baskıyı, bu gücü anlayamıyoruz’ diyordu.”
Bir Türk takımıyla Avrupa’nın zirvesine çıkması, Terim için çok önemli bir başarıydı. Biraz daha fazla görev aldığı Fiorentina’da Galatasaray’da yaptığına benzer şeyler yapmak istedi. İtalyan futbolunun gelenekleri düşünüldüğünde bu biraz aykırıydı ama fena sonuç almadığını söylemeliyiz. İtalya macerasının ardından Terim, birçok kez hem Galatasaray hem de mili takıma katkılar verdi.
Fatih Terim’in Euro 2008 Türkiye’si!
Vurgulanması gereken bir diğer takımı da Euro 2008 Türkiye’si. O turnuvada yaşananlar elbette taktiklerin ötesinde mental olarak oyuncuların verdiği reaksiyonlar ve geri dönüşlerle hatırlanıyor. Ancak biz saha içinde kalmaya çalışacağız. Şüphesiz ki o turnuvadaki kadro, müthiş bir topa sahip olma takımı olmadı, en azından öncelik bu yönde olmadı.
Milli takımımız o turnuvadaki geri dönüşleri yaparken fiziksel olarak rakiplerine iyi cevap veren; hücumda da geniş yerleşerek Arda Turan, Hamit Altıntop, Tuncay Şanlı gibi hızlı ve teknik oyuncularla pozisyon arayan bir profile sahipti.
Aynı zamanda geçiş oyununda da fena iş çıkarmıyordu. Kaderin tek maçlarla çizildiği bu tarz turnuvalarda sonuç getirebilecek bir oyun tarzıydı bu ve getirdi de. İmparator Fatih Terim kendi tarzıyla bu kez Türkiye Milli Takım’ı düzeyinde dikkat çeken bir performansa imza atmıştı.
Yeniden Galatasaray…
Seneler sonra Galatasaray’a döndüğü iki dönemde de bu kez topa sahip olma oyununu önemseyen bir Fatih Terim gördük. 2011-2013 arasındaki üçüncü döneminde 4-4-2 ve 4-2-3-1’i değişmeli kullanan Galatasaray, set hücumunu iyi kurgulayan bir takımdı. Biraz önce bahsettiğimiz değişmenin bir sonucuydu bu çünkü herkes Galatasaray’a karşı derinde savunma yapıyordu. Dolayısıyla bu bir tercih olduğu kadar gereklilikti.
Takımda Selçuk İnan, Emre Çolak, Wesley Sneijder gibi teknik kalitesi yüksek oyuncular toplu oyunda verimliliği sağlarken, Albert Riera ve Emanuel Eboue’nin hücuma katkısıyla Galatasaray çok daha dominant hale geldi. Ayrıca bu takımın da fizik kalitesinin gayet iyi olduğunu söylemek mümkün. 2017-2022 arasındaki dördüncü döneminde ise işler seneler içinde biraz daha farklılık gösterdi.
17-18 ve 18-19 şampiyonlukları daha önceki takımlarına benzer profildeydi. Garry Rodrigues, Henry Onyekuru gibi hızlı ve teknik oyuncularla pozitif oyunda etkinliğini arttıran Galatasaray, Badou N’Diaye ve Fernando gibi fizik kalitesi yüksek ve oyunu savunmadan hücuma taşıyan oyunculara sahip olmasıyla Terim’in istediklerini daha net yaptı.
Bu sezonlardan sonra ise kadronun çok sık değişmesi oyunun oturmasının önünde ciddi bir engel oldu. Geride bıraktığımız sezonda Galatasaray’ın ligde çok sıkıntı yaşamasının ana sebebi buydu. Takım profilinin set hücumunu oynamak için uygunluk sorunu vardı çünkü oyuncuların teknik kapasitesi zayıftı.
Bekler de hücuma iyi katkı vermiyordu. Tıpkı 1996-2000 arasındaki kadroya benzer biçimde karşılama oyunu için son derece ideal bir kadroydu. Bu sebeple Lazio, Marsilya ve Lokomotiv Moskova’nın olduğu o zorlu gruptan namağlup çıktılar. Böyle olunca, ligde çok fazla puan kaybettiler. Maçlar detaylıca incelendiğinde kadronun geçiş hücumlarında ne kadar başarılı olduğu ve savunmada ne kadar iyi performans verdiğini gözlemleyebiliriz.
Fatih Terim’in hayatını belgesele dönüştürdüler!
Futbolla geçen onca senenin ardından, iyisiyle kötüsüyle Türk futboluna değer kattı. Fatih Terim’in hayatının belgesel olarak yayıma gireceğini açıkladılar. Belgesel, Netflix platformunda 15 Eylül 2022 tarihinde vizyona girecek.
Bizler “majorligler” ekibi olarak, sadece anlatılmış şeyleri ve saha içini yazdık. Elbette Fatih Terim’in hayatı yazılara ve videolara sığmaz. Bu yüzden belgeseli izlemenizi tavsiye ediyoruz! Futbol, holiganlıktan ve nefret uzak kaldığı sürece her zaman en değerlidir.
“Futbol sahasında güzellik, zaferlerden daha önemlidir.”
Okumaya devam et: