90 dakika: 50′

90 dakika: 50 sizlerle! Yazı dizisi olan 90 dakika içeriğimizin bu bölümünde ilk devreden ikinci devreye geçiş sürecini inceleyeceğiz.
90 dakika: 50
Geçmişi hatırlayarak, 1. ve 90. dakika arasında gollerin ne zaman filelerle buluştuğunu okuyacağız. Hazırsanız başlayalım! Futbolda kritik gollerin genelde ikinci yarıda atıldığını düşünürsek “Şov Başlıyor!” diyebiliriz.
41- Paul Pogba (Juventus vs. Udinese – 19 Ocak 2013)
Paul Pogba, Manchester United dönemindeki performansıyla hep eleştiri konusu olsa da Juventus’taki Pogba’yı izlemekten hepimiz keyif alıyorduk. Bu gol de onun “prime” zamanlarından ve eminiz ki bu gol hafızanızın bir yerinde duruyor.
Atak esnasında Pogba sağdaki Lichtsteiner’e orta yaptı. İsviçreli bek kafayla Vucinic’e pas vermek istedi fakat Udinese’nin stoperi Domizzi topu kafayla uzaklaştırdı. Dönen top kaleye oldukça uzak bir yerde olan Pogba’ya geldi.
Fransız yıldız sağ ayağıyla topu kontrol etti. Yakınında kimse yoktu, dolayısıyla vuruş için müsait bir pozisyondaydı. Birkaç saniye içinde sağından muhteşem bir şutla topu ağlarla buluşturdu. Şutun fazlasıyla kaliteli olmasının yanında Pogba topa iyi bir falso verdi.
Bir de üst direğe çarpıp gol olması da ekstra bir güzellik kattı o gole. Enteresan şekilde kendisinin maçtaki tek uzaktan golü bu olmadı. 66. dakikada bu kez yere daha yakın giden ama yine Pogba’nın kalitesini yansıtan bir golle Torino ekibi farkı ikiye çıkardı. Seyirciler böylesine harika iki gole şahit oldukları için çok mutlu olmuş olsalar gerek.
42- Didier Drogba (Chelsea vs. Liverpool – 17 Eylül 2006)
Didier Drogba, hem saha içi hem de saha dışında yaptıklarıyla futbol tarihinde çok önemli bir figür. Chelsea’nin başarılı dönemlerinde takıma liderlik etti. 2012 Şampiyonlar Ligi finalinde her şeyi değiştiren golü ve kupayı getiren son penaltıyı atan oydu.
Aynı zamanda Drogba, ülkesi adına da aynı birçok fedakarlık yapmış biri. Bir maç sonrası konuşmasıyla ülkesindeki iç savaşı bitirme noktasına getirecek kadar büyük biri. Yıldız golcünün çok sayıda efsane golü var. Liverpool’a karşı attığı bu acayip gol de onlardan biri.
Stamford Bridge’de ilk yarının bitimine az kalmışken, Frank Lampard sağ taraftan orta açtı. Orta, ceza sahasında Jamie Carragher’a sırtı dönük pozisyonda bulunan Didier Drogba’ya geldi. Drogba, topu göğsünde yumuşattı.
Bunu yaptıktan sonra Carragher ile biraz uzaklaştılar, böylelikle onun için iyi bir vuruş imkanı doğdu. Tek sorun kaleye sırtının dönük olmasıydı ama onun seviyesindeki bir golcü, doğru vuruşu pekala yapabilirdi. Göğsünde yumuşattıktan sonra top yerde sekti.
Top tekrar havalanana kadar o yüzünü kaleye döndü. Sağ ayağıyla dengesini sağlarken sol ayağıyla gelişine attığı şut hızla ağlara gitti. Bu gol tam da İngiliz spikerin o an söylediği gibi fantastikti. Drogba’nın attığı tek golle Chelsea o maçta galip geldi. 90 dakika: 50 serisinde özel olan gollerden biri oldu.
43- Gerd Müller (Hollanda vs. Batı Almanya -7 Temmuz 1974)
Her Dünya Kupası özeldir çünkü kupadaki futbol, o dönemin en iyisini yansıtır. Böylelikle futbol tarihini okurken hangi dönemde kimin en iyi oynadığını anlarız. 1974’e geldiğimizde ise bu konu tartışmaya kapalıdır. Total Futbol, oyunu iyi oynamanın en zarif yoluydu.
Hollanda; Cruyff, Neeskens gibi kaliteli oyuncularla ve özel bir teknik direktör olan Michels ile açık ara favori olduğu bir Dünya Kupası’na gitmişti. Turnuva genelinde muhteşem oynamışlardı ve favori oldukları bir finale erken buldukları golle başladılar.
Her şey 1-0’dan sonra değişti, Hollandalı oyuncular rehavete yenik düştü. Onları özel yapan şeye konsantre olamadılar ve Batı Almanya da durumu böylelikle dengeye getirdi. Gerd Müller’in takımını öne geçiren golü bu yüzden unutulmayacak niteliktedir.
43.dakikanın ortasında kaleci Maier oyunu elle başlattı. Topu alan Uli Hoeneẞ orta alanın yakınına kadar geldi ve Grabowski’ye bıraktı. Grabowski, topla birlikte Hollanda yarı sahasına geçtikten sonra koşuyu atan Rainer Bonhof’a pas verdi.
Önünde çok fazla boşluk vardı, bu yüzden ceza sahasına rahatlıkla girdi. Bire bir eşleştiği rakibinden sıyrılıp pası Gerd Müller’e verdi. Müller kontrolü yaptı ve arkasında kalan topa dönerek vurdu.
Ağlara giden topla Batı Almanya üstünlüğü yakalamıştı. Bu skor onları kendi evlerinde Dünya şampiyonu yaptı. Ne tesadüf ki attığı o gol Gerd Müller’in milli takım formasıyla attığı son goldü. Herhalde onun adına daha iyi bir veda düşünülemezdi.
44- Robin van Persie (İspanya vs. Hollanda – 13 Haziran 2014)
90 dakika: 50 serisinde ilk devreye girerken bizleri unutması güç bir gol karşılıyor. 2014 Dünya Kupası’ndan birçok golü geçmiş bölümlerde yazmıştık. Bu bölümümüzde de o turnuvada Van Persie’nin attığı golden bahsedeceğiz.
İspanya, Brezilya’ya dünya futbolunun o dönemki en büyük gücü olarak gitmişti. Art arda gelen 2 Avrupa Şampiyonası ve 1 Dünya Kupası zaferleri Kırmızıları bu turnuvada yine öne çıkarıyordu. Ne var ki, işler tahmin edilenden daha farklı ilerleyecekti ve bu gol belki de İspanya’nın zirveden uzaklaşacağının ilk habercisiydi.
Portakallar sol taraftan atak yapıyordu ve Daley Blind, orta çizgiye çok yakın bir konumda topu aldı. Pek pas seçeneği olduğunu söyleyemeyiz çünkü yakınında kimse yoktu ve orta açsa dahi İspanya savunmasının karşılaması muhtemeldi.
Blind, saniyeler içinde ne yapacağını düşünürken iki kişiyle yakın savunulan Robin van Persie elini kaldırdı ve ceza sahasına koşmaya başladı. Çok iyi bir orta geldi… RvP, elit bir golcü olmasından dolayı pozisyonu hissetmiş olacak, harika bir zamanlamayla ortaya yetişti.
Yetiştiğinde dünyanın en iyi stoperlerinden Ramos bile biraz geride kalmıştı. RvP, ortaya gelişine harika bir kafa vuruşu yaptı. Casillas gibi dev bir kaleci, hareketsiz kalarak topun ağlara gidişini seyretti. Tam anlamıyla inanılmaz bir goldü.
Yıldız Hollandalı’nın bu golü, öylesine bir şöhrete ulaştı ki “Uçan Hollandalı” lakabı Karayipler’den Hollanda’ya kadar geldi. Maçın devamında ne olduğunu ise hepimiz biliyoruz. Hollanda 5-1 galip geldi. İspanya ise geri kalan maçlarında hayal kırıklığı yaratarak turnuvaya veda etti.
45- Zinedine Zidane (Real Madrid vs. Bayer Leverkusen – 15 Mayıs 2002)
Bir futbol adamı düşünün; 90 dakika: 50 yazı dizisine onu yazmak ve çocukken izlemek büyük ayrıcalık oldu. Aynı zamanda hem futbolcuyken hem de ileride teknik direktörlük döneminde kazanmaya alışık olduğu o turnuvada sahne aldı.
Zidane, onun dönemine tanık olanların kahramanlarından biridir. Haksız sayılmazlar çünkü sahada yaptığı her şey büyüleyiciydi. Kariyeri film yapsanız kapalı gişe olacak bir isim. Bu filmin en güzel sahnelerinden biri de 2002 Şampiyonlar Ligi finalinde Bayer Leverkusen’e attığı bu gol.
Sahanın solunda taç çizgisine yakın bir yerde topa sahip olan Roberto Carlos, topu Solari’ye attı ve koşmaya başladı. Solari ona geri döndüğünde Roberto Carlos, ceza sahası hizasındaydı. Brezilyalı sol bek, topu aldığı gibi boştaki Zidane’ı gördü.
Sonrasını bütün futbolseverler biliyor: Sol ayağıyla gelişine vurulan inanılmaz ötesi bir vole. Ne kadar översek övelim bu golü anlatmaya yetersiz kalacaktır. O şut ancak Zidane vizyonundaki biri tarafından atılabilirdi zaten. Eğer gelecekte onu hiç tanımamış biri “Zinedine Zidane nasıl bir futbolcuydu?” diye sorarsa ona rahatlıkla bu golü gösterebilirsiniz.
İlk devrenin bitişi
“Majorligler” olarak başladığımız 90 dakika serimizde her bir dakikada atılan en iyi golleri sizlerle birlikte okuyoruz. Bu zamana kadar birbirinden değerli 45 tane golü siz değerli okurlarımıza sunduk. İlk devreyi bitirdik, sırada ikinci devre var!
46- Dominic Solanke (Fulham vs. Bournemouth – 3 Aralık 2021)
Bu golle birlikte resmen yazımızın “ikinci devresine” geçiyoruz. İkinci yarıya iyi organizasyonla atılan bir golle başlamasak olmazdı. Aynı zamanda listemizin tamamından günümüze kadar, en yakın tarihte atılan gol budur.
Championship’in iki güçlü takımı olan Fulham ve Bournemouth karşı karşıya geliyordu. İkisi de sezon sonunda direkt olarak Premier Lig’e çıkacaktı. İkinci yarıda santrayı, Bournemouth’tan Marconde yaptı. Oyun başladıktan sonra top, orta yuvarlaktaki Lewis Cook’a geldi. Cook, topu tekrar Marconde’ye verdi.
Daha sonra orta alanda Billing’i gördü. Pası alan Billing, savunma arkasına koşu atan Solanke’ye çok iyi bir orta yolladı. Solanke, soluyla kontrol ettiği topu kolayca ağlarla buluşturdu. Bu gol, direkt olarak santradan atılan birçok güzel golden sadece bir tanesi.
47- Dejan Savićević (Milan vs. Barcelona – 18 Mayıs 1994)
Final maçları unutulmazdır. Bazı finaller yaşattığı duygularla biraz daha fazla akıllara yer eder. 1994 Şampiyonlar Ligi finali de bu özel maçların arasına giriyor. Sacchi’nin liderliğinde doksanların başına damga vuran Milan, kadrosunu dağıtmıştı. Ancak İtalyan ekip, Capello önderliğinde yeniden finaldeydi.
Rakipleriyse Johan Cruyff’u getirerek özüne dönmeye çalışan Barcelona’ydı. Atina’da oynanan maçı Milan şok edici bir şekilde 4-0 skorla geçti. Savićević’in farkı üçe çıkaran golünü sizlere aktarmaya değer görüyoruz.
Miguel Nadal, orta sahadan gelen topu sağ kanatta ve taç çizgisine yakın bir noktada kontrol etti. Yakınındaysa Dejan Savićević vardı. Nadal, topu dikmeye kalkarken araya Savićević girdi. Hızlı bir şekilde uzaklaştıramamasından dolayı Milan’ın 10 numarası bu fırsatı iyi değerlendirmişti.
Savićević, müdahale ettikten sonra top havaya kalktı ve önüne düştü. Ceza sahasına yaklaşırken yakınında kimse yoktu. Bir kere sektikten sonra sağ kanattan ceza sahası çizgisi civarında topun gelişine klas bir vuruş yaptı.
Kaleci Zubizaretta’nın ters köşesine giden bu vuruş, Milan adına coşkuyu daha da arttırdı. Futbol tarihinin en ikonik finallerinden birine böyle bir imza bırakmak herkese nasip olmasa gerek. Capello, Milan ile daha sonra Şampiyonlar Ligi finalleri oynadı ve kupalar elde etti.
48- Riyad Mahrez (Manchester City vs. Leicester City – 6 Şubat 2016)
2015-16 sezonunda Premier Lig, eşi benzeri görülmeyen bir şampiyonluk hikayesine tanıklık etti. Bütün favorilerin aksine Leicester City, çok iyi bir sezon oynayarak Premier Lig zaferine ulaştı. Kupaya uzanan yolda çok fazla kritik maç oynadılar; Manchester City deplasmanında 3-1 kazandıkları bu maç gibi.
Mahrez’in skoru 2-0 yapan golünü, hem şık olması hem de kendisinin müthiş sezonuna atılan bir imza niteliği taşıması sebebiyle listemize almak istedik. Kısa süren bir fiziksel mücadelenin ardından top Leicester’da kaldı. Deplasman ekibi hızlıca kontraya başladı.
Orta çizginin çok yakınında topla buluşan Kante, rakiplerinden sıyrılarak ilerideki Mahrez’e pas attı. Cezayirli kanat oyuncusu topu tam alacakken Nicolas Otamendi kayarak müdahale şansı buldu. Ancak istediğini yapamadı ve sonrasında Mahrez, birebir kaldığı Demichelis’i çalımladı.
Açıyı yakaladığında sert bir şutla golünü attı. Golün ardından Etihad’ın meşhur kale arkası tribünündeki Leicesterlı taraftarlar sevince boğulurken, Mahrez de onlara doğru giderek sevincini paylaştı. Yıllar sonra ise Mahrez, City’e transfer oldu ve şu an Guardiola’nın en önemli kozlarından biri.
49- Michael Ballack (Avusturya vs. Almanya – 16 Haziran 2008)
Bu zamana kadar listelerimizde birçok frikik golüne yer verdik. Tabii ki bu gol de olmazsa olmazdı. Michael Ballack’ın Avusturya’ya karşı attığı frikik golü kesinlikle fantastik. Lahm ve Frings topun başındaydı ve Ballack ise biraz gerideydi.
Lahm, topu Frings’e verdi. O da Ballack’a bıraktı ve Ballack da ayak ucuyla inanılmaz bir frikik golüne imza attı. Dikkatinizi çekmek isteriz ki top falso almadan adeta dümdüz gidiyor ve doksanla buluşuyor. Bu gol kesinlikle Ballack’a çok yakışıyor.
50- Harry Kane (Tottenham vs. Olympiakos- 26 Kasım 2019)
90 dakika: 50′ bölümünü, yakın tarihten ve güzel hikayesi olan bir golle sonlandırıyoruz. Jose Mourinho’nun Tottenham ile ikinci maçıydı. Gruptan çıkma adına ciddi önem arz eden bu maç, takımın moral kazanması adına da önemliydi.
İlk yarı bittiğinde tabelada 2-1 Olympiakos üstünlüğü vardı. Amazon Prime tarafından yapılan All Or Nothing belgeseli, o yıl Tottenham’ı mercek altına alıyordu. O maçın devre arasında Mourinho’nun oyuncularını sakinleştirmesini ve sabırla pozisyon bulması yönünde teşvik ettiğini görüyoruz.
Kuzey Londra temsilcisi, ikinci yarıya da bu motivasyonla başladı. Tottenham, taç atışıyla oyuna başlayacaktı. Normalde bir taç esnasında top toplayıcının topu getirmesi maçtan kısa da olsa bir süre çalar. Ancak o anda topu atan çocuk oyunu pür dikkat takipteydi ve Aurier gelir gelmez topu ona verdi.
Böylelikle Tottenham, Olympiakos savunması hazırlıksız yakalanmışken atağa başladı. Taç atışı, savunma arkasına koşuyu atan Lucas Moura için geliyordu. Moura topu sürdü, altı pasın çok yakınındaki Kane’e pası verdi. Harry Kane ise bu ikramı boşa çevirmedi.
Skor dengeye gelmişti. Stadyum yıkılırken Mourinho, top toplayıcı çocuğun yanına gidip ona sarılmaya başladı. Kuzey Londra ekibi, iki gol daha atarak zafere ulaştı. Mourinho, (Special One) maçtan sonra çocuk hakkında açıklama yaptı:
“Zeki top toplayıcı çocukları seviyorum. Ben de bu çocuk gibi zeki bir top toplayıcıydım. Bu çocuk da bugün iyi iş çıkardı. Oyunu okudu, anladı ve önemli bir asist yaptı. Sadece tribünlere, ışıklara veya atkılara bakmadı. Oyunu yaşadı ve iyi oynadı.”
Maçtan bir gün sonra toplayıcı çocuğu takım yemeğine davet ettiler. Oyuncularla ve Jose Mourinho ile tanıştı. Ne büyük bir mutluluk olmalı, öyle değil mi? 90 dakika: 50 yazı dizisinde en beğendiğiniz gol hangisi oldu?
Okumaya devam et: