Futbol nasıl okun(m)uyor?
Futbol nasıl okun(m)uyor? Günümüzde futbol, başarıdan çok fanatikleşme ve şiddete doğru evriliyor. Bunun sebebi; şiddetle çözüme ulaşacağını zanneden “holiganizm” adı altında yapılan sözde takım desteğidir.
Dün oynanan Göztepe – Altay karşılaşmasında Altay taraftarı Göztepe taraftarına işaret fişeği atarak bariz bir şekilde zarar görmesini istiyor. Olayın ardından yaralanan kişi için sahaya ambulans ve yardım ekibi giriyor. Sonrasında ne mi oluyor? Tam bir vahşet! Altta kalmak istemeyen Göztepeli bir şahıs sahaya atlayıp, köşe vuruşu direğini alıp, Altay kalecisi Ozan Evrim Özenç’in kafasında kırıyor. Yanlış duymadınız, kafasında kırıyor! Cinayete teşebbüs ediyor! Holiganizm adı altında şiddete baş vuruyor!
Futbol nasıl okun(m)uyor?
Bir takım; ülke, alt lig, üst lig, amatör lig vb. fark etmeksizin başarısıyla övünmesi gereken yerde, şiddet ile övünüyor. Göztepe – Altay karşılaşmasından sonra dışarıya dağılan “sözde taraftarlar” hiçbir şekilde durmuyor. Bir birlerini kovalayıp, bıçaklayıp, öldürmek istiyor! Biz ne ara insanlığımızı kaybettik?
Yıllardır ülkemizin en üst liglerinde bu tarz olayları görmekteyiz. Bundan aylar önce Josef de Souza, Ankaragücü – Beşiktaş karşılaşmasının son dakikalarında kırmızı kart gördü. Sahaya atlayan bir Ankaragücü taraftarı oyuncuya saldırdı ve yakalandı. Ardından bu olayın gayet normal bir şey olduğunu savundular ve şahıs serbest kaldı.
Futbol ülkesi olmaktan uzaklaştık! Son dönemlerde ülke sıralamasından düşerek Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılım yapamıyoruz. Takımlar Avrupa’yı önemsemiyor, amaç sadece ligde şampiyon olmak… Durum böyle olunca, yüksek maliyetli futbolcular ve borçlar devreye giriyor. Altyapılara gereken önem ve nakit akışı sağlanmıyor, bu durumda başarı da geriye gitmemize sebep oluyor.
Tüm bunların yanına bir de futbol şiddeti ekleniyor. Dolayısıyla başarı adı altında kendimizden söz ettiremediğimiz için “şiddet” adı altında kendimizden söz ettiriyoruz. Şöyle düşünelim; bir taraftarsınız ve derbi karşılaşmasına gittiniz. Elinizde içeceğiniz, sizi tatmin eden bir futbol, güzel bir gün geçiriyorsunuz.
Hafta içi yorgunluğunu atayım, semtin takımını destekleyeyim diye gidiyorsunuz ama karşınızda sizi öldürmeye teşebbüs eden bir grup var. Nasıl seveceksiniz bu oyunu? Nasıl seveceksiniz insanlığı? Ne şekilde başarı göstereceğiz dünyaya? Bu soruların cevabını siz de bizim kadar iyi biliyorsunuz…
Futbol nasıl güvenli hale gelir?
Bu stadyumların güvenliği yok mu? Saha için güvenlikler ne iş yapıyor? Evet, ben de bur soruları sürekli soruyorum ama cevabı hiç uzak değil. Basit bir araştırma ile kimin kimlere göz yumduğunu çok kolay öğreniyorsunuz. Belki para, belki çıkar meselesinden dolayı saha görevlileri yanıcı maddeye veya sahaya atlayan kişilere dokunmuyor!
İnkar etmenin veya su üstüne çıkmanın bir mantığı yok. Bu suçlara kim göz yumuyorsa en az onlar da eylemleri gerçekleştirenler kadar suçludur. Bir insanın canına kastetmek ne kadar sağlıklı bir düşünce? Buna göz yummak ne kadar etik bir davranış? Bu soruların cevabı, sizlerin vicdanına ve insanlığına kalmıştır.
Yabancı ülkelerde şiddet ve holiganizm yok mu?
Elbette var, en bilinen örneklerden biri; 10 Mart 2019’da Birmingham – Aston Villa karşılaşmasında sahaya atlayan bir taraftar, Jack Grealish’e arkadan saldırdı. Attığı yumruk sonrasında taraftar hemen yakalandı. Olayın ardından Birmingham oyuncuları Jack Grealish’ten özür diledi. Saldırıyı yapan şahıs ise tutuklanarak cezaevine gitti.
Bir yanda rakibinden özür dileyen takım var, diğer yanda öldüresiye savaşan iki takım. Hangisini tercih ederdiniz? Futbol gelişiminde, taraftarlıkta aramızdaki fark budur ve bu fark bizi oldukça geriye atmaktadır. Futbol, futbol olarak sahada kalmalıdır. Taraftar, “destekçi” olarak izleyip evine gitmelidir.
Okumaya devam et:
- Cristiano Ronaldo Krizi: Manchester United ve Erik ten Hag
- İlk Türk Futbol Takımı: Black Stockings FC (Siyah Çoraplılar)
- Heysel Faciası 29 Mayıs 1985